TRANSHÜMANİZM
Transhümanizm kavramını açıklamadan önce hümanizm kavramına yakından bakalım isterseniz. Hümanizm kelimesi çoğu insanda insan sevgisi ve hoşgörü gibi şeyler çağrıştırmasına rağmen hümanizm bunlarla sanıldığı kadar ilişkili değildir. Hümanizm basit olarak insanı üstün varlık olarak kabul ederken; mitoloji, kader, kültür, din, tanrı gibi doğaüstü kavramlara çok fazla önem vermez . Bu düşüncenin odaklandığı noktaysa insanı zirveye taşımak ve gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmaktır.
Transhümanizm ise hümanizm düşüncesinin devamı olarak düşünülebilir. Hümanizm insan hayatının kalitesiyle ilgilenmekle sınırlıyken transhümanizm düşüncesinin temel gayesi yaşlanma, hastalanma, unutma, gibi istenmeyen tüm olguları ortadan kaldırmak, insan ömrünü olabildiğince uzatmak ve mümkün olduğu takdirde ölümsüzlüğe ulaşmaktır. Başka bir deyişle transhümanizm insanlığın sosyal, fiziksel ve zihinsel açıdan olabilecek en üst seviyeye ulaşabileceğine inanan bir felsefedir.
İnsanlığın tahmin edilebilir en üst seviyeye ulaşması için geçirmesi gereken 5 evre var.
1.evre: İnsan bedeni ve beyninin ekipmanlar ve donanımsal eklentiler ile geliştirilmesi.
Aslında bu evreyi şuanda yaşıyoruz. Akıllı telefonlar, kalp pilleri, giyilebilir teknolojiler, dış iskeletler ile vücut ve beyin kapasitemizi arttırdık ve arttırmaya devam edeceğiz gibi gözüküyor.
2. evre: İnsanın bir kopyasının olması ve yapay bir bedeni bulunduğu noktadan kontrol edebilmesi.
Yani bizim bir suretimiz olacak, bizim yönlendirmemizle bir hayat yaşayacak be biz kontrolü sürekli elimizde tutacağız. İnsanlar başka bir bedende yaşayıp tüm tehlikelerden uzakta, güvenli bir hayat sürecek. Bedenimizde bir hasar oluşması durumunda hasarlı kısmı değiştirebileceğiz.
3. evre: İnsan beyninin yapay bir bedene nakledilmesi. Yani bambaşka bir beden içinde yaşayabilme imkanımız olacak.
4. evre: İnsan beyninin fiziksel bir nakil olmaksızın yapay bir bedene yüklenmesi.
5. evre: İnsan beyninin ve bilincinin yapay bir dünyaya aktarılması.
Tabi ki tüm bu evrelerin gerçekleşebilmesi için teknolojinin tüm bu evreleri yaşamamızı mümkün kılacak kadar gelişmesi gerekliliği dışında birkaç sorunumuz daha var. Dördüncü evreye ulaşabilmemiz bile onlarca etik sorunu beraberinde getiriyor. Şimdilik basit gibi gözüken sorunlar, insanlığın sonunu getirecek seviyeye ulaşabilir. Bu etik sorulara birkaç örnek verelim isterseniz.
* Biri gerçek hayatta suç işlediğinde ve suç işleyenle aynı vücuda sahip yüzlerce kişi sokaklarda dolaştığında gerçek suçlunun kim olduğunu nasıl belirleyebileceğiz?
*İnsanlar ölümsüz olduğunda ve doğan insanlar kaynakları daha çok tüketmeye başladığında, hayatın devamı için birilerinin öldürülmesi gerektiği bir senaryoda kimin yaşaması gerektiğine nasıl karar vereceğiz ve kim karar verecek?
*İnsan vücuduna ve tepkilerine sahip bir robotu öldürmek ya da tecavüz etmek suç sayılacak mı? Eğer robot bilinç denen şeye sahip değilse şimdilik suç olarak kabul edilen eylemleri gelecekte yasal mı olacak? Peki bir robotun bilince sahip olduğuna nasıl karar verebileceğiz?
*Günümüz dünyasının en önemli sloganlarından bir tanesi ‘her insan özeldir’ çünkü her insanın deneyimleri farklıdır ve yaşadığı her şey onu diğerlerinden ayırır. Eğer bizim vücudumuza hatta deneyimlerimize sahip olan başka birisiyle aramızdaki fark ortadan kalkarsa, biz özel olmaya devam edecek miyiz? Bunu şu şekilde de örnekleyebiliriz. Eğer bir futbol sahasında 20 tane Messi olursa, Messi’ nin bir değeri kalır mı? ‘Messi’nin sol ayağında %40 indirim’ yazısını vitrinlerde görürseniz fırsatı kaçırmamak için acele etmez misiniz? Günümüzün tüketim toplumu bu fırsattan sonuna kadar istifade edecek gibi gözüküyor.
*Mesela yapay bedenler insan bedeninin yapabildiği her şeyi yapabildiğinde hatta insan bedeninden de üstün olduğunda bu teknolojilere kimler ulaşabilecek. Bu teknolojiye ulaşan zengin kesim, ellerindeki gücü hangi amaçla kullanacak? Gereksiz gördüğü ya da nefret ettikleri insanları gezegenden silebilmelerine kim engel olabilecek acaba, ya da engel olmaya ihtiyaç duyacaklar mı? Tarih boyunca gücü elinde bulunduran insanlar, insanlık için hep en doğru kararı verdi mi sizce?
*Muhtemelen yarı insansı, insan dışı sistemler bildiğimiz insanlığın sonu olacak. Bugüne dek gelişmiş olan, daha az gelişmiş olanı gezegenden sildi. Transhümanistler de homosapiensi gezegenden silmekte tereddüt edecek mi acaba? Bedenimizin enerjisi yiyecek içecek yerine değişik kaynaklardan karşılanmaya başladığında, yemek yemeye ihtiyacımız olmadığında yemek yiyecek miyiz? Elmanın tadının nasıl olduğunu deneyimleyebilecek miyiz? Yoksa elma tadını beynimize yollanan sinyaller ile algılayabilmek bizim için yeterli olacak mı? Belki de elma tadından çok daha mutluluk verici zevkler peşinde koşarak sonsuza dek yaşayacağız. Ama hiçbir katma değer üretemeyen, tüm vaktini haz peşinde koşarak geçiren insansı yaratıklara ihtiyaçlarının olmadığını düşünen yöneticiler, onları hayatta tutmak için çaba sarf edecek mi?
Kimilerine göre er ya da geç insan beyni bilgisayara yüklenebilecek(bu konuyu ayrıntılı olarak başka bir yazımızda ele alacağız). Yakın gelecekte insan bedeninin öneminin ortadan kalkmasıyla tüm hastalıklar da sona erecek. Yıldızlararası seyehatlere çıkacak olan insanların beyni bir gezegende uyutulup uzay aracı diğer gezegene vardığında başka bir bedende aktif hale getirilebilecek.
Beynimizin asıl görevi uzaya roket göndermek, programlama öğrenmek, kitap yazmak ya da anlam arayışında olmak değil; beynimizin asıl görevi bizi hayatta tutmak. Bunu da yıllar süren gelişim ve ödül ceza sistemi sayesinde başardı. Yani insan bir bakıma haz peşinde koştuğu ve tehlikelerden kaçtığı için değişik çevre koşullarına uyum sağlayabildi. Dolayısıyla gelecekte insanların anlam arayışında olmak yerine sanal dünyada haz peşinde koşması da çok olağan(en azından belirli bir kesim için). Bunlar sadece bir tahminden ibaret değil. Haberlerde bilgisayar oyunu oynarken açlıktan ölen çocukları duymuşsunuzdur. Bu, insanın haz arayışı yolunda neleri feda edebileceğinin en somut örneklerinden bir tanesi. Yani elmanın tadından çok daha haz verici bir dünya varken, elmanın tadı kimin umurunda olacak ki, ya da olmalı mı?
Belki bazılarınız buna gülüp geçeceksiniz ama eğer robotlar da haklarını aramaya kalkarlarsa ne olacak? İnsanlardan daha üstün becerilere sahip robotlar, bir şekilde düşünebildiklerini ve bilinç sahibi olduklarını iddia edip yönetimde söz sahibi olma hakkı isteyebilirler mi? Ya da bu hakkı zorla alabilirler mi? Çoğumuza göre imkansız gözükebilir ama yıllar yıllar önce Amerikalı birine Afrika’dan köle olarak getirdikleri insanların torunlarından birinin bir gün ülkelerinin başkanı olacağını söylesek o da en iyi ihtimalle gülüp geçerdi diye tahmin ediyorum.
O kadaaar söyledik söyledik ama kimilerine göre boşuna endişeleniyoruz ve bu konunun üzerine bu kadar kafa yormamız çok anlamsız. Bir gün elbet bu yazıda yazanların bazıları hayatımızın bir parçası olacak ve o zaman neyin insanlık için iyi olup olmadığına karar vereceğiz. Kimilerine göre tüm bu sorular bu yüzyıl içerisinde cevaplanmış olacak, kimilerine göreyse tüm bunları mümkün hale getirebilecek olan teknolojiyi geliştirmemiz imkansız. Ama insanlık, başlarda imkansız olarak görülen şeyleri başararak bu günlere kadar gelmedi mi?
Değişim sürecinin çok başlarındayız, gelecekle ilgili çok az bilgiye sahibiz ve insanlar genel olarak bilmediklerinden korkuyor, korkularının üzerine senaryolar üretiyor, en sonunda da hikaye apayrı bir hale bürünüyor. İnsanların bilmedikleri şeylerin eksik olan taraflarını kendi kurgularıyla doldurunca ortaya nelerin çıkabileceğini Bermuda Şeytan Üçgeni gibi safsatalarla gördük zaten.
İnanıyorum ki, her şeyin sonu olduğu gibi bildiğimiz insanlığın da bir sonu var. Bu sonun Transhümanizim ile gerçekleşmesi ise gayet olası. İnsanların sürekli gelişme içgüdüsü ve açgözlülüğü onları insan olmaktan çıkaracak gibi gözüküyor. Yazıma bu yazıyı yazma sebeplerimden biri olan Yuval Noah Harari’nin şu sözleriyle son vermek istiyorum: ‘Her gün milyonlarca insan akıllı telefonların hayatlarını biraz daha kontrol etmesine izin veriyor ve daha etkin antidepresanlara başlıyor. İnsan sağlık, mutluluk ve gücün peşinde bir bir özelliklerini değiştirecek. Ta ki insan olmadıkları güne kadar.’
Eren Öztürk
25 Temmuz 2020
Yorumlar
Yorum Gönder